Annesizlik Üzerine

Fadime Akdoğan
3 min readJul 12, 2021

--

Düşünüyorum, on binlerce yıl önce ya da ilk çağlarda anne-çocuk-sevgi üçgeni yerine aş-barınak-güvenlik üçgeni mevcut olsa gerek, bu korkular azaldıkça hayatımızda boşluklar hissetmeye başladık. O zamanlar annemiz, zor bulunan temel ihtiyaç olan yiyeceğimizi verse bizi sevdiğini düşünürdük. Oysa şimdi yiyecek bulmak, asgari yaşam için zor bulunan kısımdan çıkmışken sevgi zor bulunan temel ihtiyaca geçiş yaptı.

Nasıl ki eski dönemlerde ben bir çocuğu doğurduğumda babası ile doyurmaya ve korumaya yükümlü isem, şimdi de çocuk doğurduğumda ona babası ile sevgi verme yükümlülüğünde olmalıyım ki anne-babası olduğumuz anlaşılsın. İnsan olduğumuz demiyorum çünkü diğer canlılardaki aidiyet, bağlılık, bırakamamayı gözlemlediğimde gözlerimin dolmuşluğu var.

İçimi dökmemin asıl nedeni, annemi (ya da anne sevgisini) aklımı yitirecek kadar çok özlemekten ağlarken Google’da yaptığım arama sonuçlarından hiçbir verim alamamaktı. Nasıl ya? Koskoca bilgi kaynağı, şimdiye kadar aklımdan geçen her sorunun cevabını bulduğum Google’a “Anne özleme krizinde ne yapılır?”, “Annemi nasıl unuturum?”, “Terk eden anne geri gelir mi?” diye soruyorum ve asla ilgili cevap alamıyorum. Hiç mi kimsenin annesi terk etmedi, benimki mi çok sevgisizdi ya da kimse yazmaya cesaret mi edemedi? Ben ettim. Çünkü ciğer yakan acı duygu paylaşıldıkça ve yardım edildikçe azalır. Belki bir gün benimle aynı hisleri taşıyan bir insan bu satırları okur ve “Yalnız değilmişim.” der. Değilsin, çünkü içinde kocaman farklı bir dünya ve çok güçlü empati duygusu yatıyor. Hayatında hiç kötü olay olmayan kim var ki? En azından bu olayın bize güzel getirileri oldu. Çok Polyanna’ca gelebilir düşüncelerim, bir nevi de olmak zorunda hissediyorum. Düşüncelere sahip çıkmak ve salmamak.

Eksikliği azaltmak için hep tek başına başardığın olayları hatırla. Demek ki oluyor; bir şekilde hayat devam ediyor, durmuyor. Ya yatağın içinde ağlayarak geçecek hayat ya da çıkıp bu duygu ister ilaçlar ile kontrol altına alınacak ister ilgi çeken olaylarla beyin meşgul edilecek.

Annesi olmayan her insanın aklından geçen fakat asla mantığa uygun cevabı olmayan en birinci soru: Yaşıtlarımın annesi yanında da benimki yaşadığı halde neden yanımda değil? Bu soruyu milyon kere sorup cevap bulamadıysanız, durumu kabullenebilirsiniz. Demek ki artık hayatında beni istememiş, farklı şeyler yaşamak istemiş gibi ya da en azından ben böyle yaptım. Bu istenmeme duygusu ile 6 yaşımdan (terk ettiği günden) beri babaannemlerde asla çağrılmadan sofraya oturmadım otursam da az yiyerek çocuk halimle zayıfladım, tam ben okumayı sökmeye çalışırken gitmişti ve annem ödev yaptıracak yoksa yapmam diye ağlamaktan helak olurmuşum, dedemler vermeden en temel ihtiyaçta bile para isteyemedim, kalp kırıklığı nedir bildiğim için herkesi kırmaya korktum. Son 1 senedir yeni yeni azalıyor bunlar.

Tekrar sorularıma gelecek olursak, o ağlama krizi geçtikten sonra beynimi uyuşturursam daha az aklıma geldiği çözümünü buldum. Doğru ya da yanlış, o an o duygularımın kafamdan birkaç dakika dahi gitmesine yardım eden her eyleme aşık oldum. Ben tam aklımdan götürmüşken, durumu bildiği halde yanımda anne konusu açanlardan o an için nefret ettim.

Bu yaşadığım ve daha sayamadığım nice olay bana biraz gamsızlık kattı. Biri kendi hayatına göre kötü olduğunu düşündüğü olayı anlatırken çok değişik hissediyorum, çözüm bulmaya çalışıyorum tabii ve buluyorum da. Ama içimden otomatik kıyaslama yaparak sorunlarını daha kolay çözüyorum. Annesizlik öldürmüyor, süründürüyor, sonra da size eşsiz bir karakter bırakıyor. Son zamanlarda kendi ter kokumu sevmeye hatta koklamaya başladım, düşününce buldum ki ben en son annemi görüşümde (7 sene önce) onun terini koklamıştım ve büyüdükçe onun gibi kokmaya başlamışım.

Sevdiğim insan ile bir gün dünyaya çocuk getirmeye karar verirsek, çocuğumu karnımda değil yüreğimde büyüteceğim.

--

--

Fadime Akdoğan

İş Zekası Stajyeri - Koç Sistem | Tecrübe edindiğim bilgileri paylaşmak mutluluk verdiği için buradayım. İletişim: www.linkedin.com/in/fadime-akdogan